Michael Cashman, İngiliz İşçi Partisi milletvekillerinden, Avrupa Parlamentosu Gay ve Lezbiyen Hakları İntergrubu Başkanı.
İnsan hakları ve homofobiye karşı bugüne kadar birçok konuda öncülük yapmış, çalışmaları nedeniyle fahri doktora unvanıyla onurlandırılmış isimlerden biri.
En son 2009 yılında adaya gelen ve bir konferans veren Cashman’ın bu son ziyaretinde, KANAL SİM’de Günün Getirdikleri’nde bir araya geldik. Cashman’ın bu ziyaretini, bu konuda hassasiyet gösteren siyasi parti ve sivil toplum örgütlerini de bir araya getirmek adına CTP organize etmiş.
Organizasyonda katkı sağlayan CTP Kadın Kolları Dışilişkiler Sorumlusu Av. Fazilet Özdenefe de temel amacın farkındalık yaratarak çalışmalara katkı sağlamak olduğunu vurguluyor.
Cashman aslında İngiltere’de başarılı ve tanınan bir aktörken, kendi cinsiyet kimliği ile ilgili de yaşadığı sorunları dile getirmek için politikayı seçtiğini anlatıyor.
1997 yılına kadar Kuzey Kıbrıs’taki benzer yasaları uygulayan İngiltere’de, bu yasaların değişmesinde ve insan hakları konusunda ciddi çalışmaları olan bir isim, Cashman. Kendi cinsiyet kimliğini de saklamıyor ve özellikle gençlik yıllarının İngiltere’sinde son derece ağır bir ayrımcılıkla karşılaştığını anlatıyor.
“Gece erkek arkadaşımla evdeyken, ne zaman polis kapıyı kırıp içeri girecek ve bizi tutuklayacak diye düşünürdük” ifadeleriyle anlatıyor, o yıllarını.
Ve bu konuda ortaya koyduğu görüşlerini sadece okuyarak dışarıdan birinin gözüyle değil, doğrudan yaşamış bir kişi olarak dile getirdiğinin altını çiziyor.
“1986 yılında dönemin muhafazakar lideri Thatcher, eşcinsel ilişkiyi yasakladığı yıllarda, kendimi aciz ve ayrımcılığa uğramış hissettim. Ama bugün öyle değil. Ne kendimin ne de başkalarının ayrımcılığa uğramasına izin veriyorum” diyor.
Ama buna rağmen bugün İngiliz İşçi Partisi’nde en çok oy alan milletvekillerinden biri olduğunu, cinsiyet kimliğinin de kariyeri üzerinde bir tahribat yaratmadığını vurguluyor.
Cashman’ın anlattığı bir anektod, aslında toplumların tabularının sadece yasalarla kırılamayacağını da ortaya koyan bir özelliğe sahip. “BBC’de yayınlanan EastEnders dizisinden bir aktör arkadaşım gay olduğunu kimseye söyleme yoksa siyasi kariyerini yerle bir edersin dediğinde, ben yalan söyleyip gerçekleri saklayarak yaratacağım bir kariyer istemiyorum diye cevaplamıştım” diyor.
O’na göre, insanlar kim olduklarını sakladıkça ve sırları oldukça güçsüzleşiyorlar.
O yüzden de ailelere çocuklarını oldukları gibi kabul edip, onları oldukları gibi sevmeleri çağrısında bulunurken, LGBT bireylere de yalnız olmadıkları mesajı veriyor.
Cashman dün gün boyunca siyasilerle yaptığı görüşmelerden oldukça umutlu. Son derece pozitif mesajlar aldığını ve Kuzey Kıbrıs’taki yasaların değişebileceğine inandığını anlatıyor.
Kuzey Kıbrıs’ta yürürlükte olan Ceza Yasası Fasıl 154 kapsamındaki maddeler, eşcinsel ilişkiyi hapis cezasıyla yasaklıyor. Bu maddeye dayanarak, gözaltı ve tutuklamalar yapılıyor. Sivil toplum örgütleri özellikle son yıllarda bu tutuklamalarda bir artış yaşandığına da işaret ederek, sadece 2011 yılı içinde 12 kişinin tutuklandığına vurgu yapıyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyelik sürecinde aynı Ceza Yasası’nın aynı maddelerini değiştirdi. Bu değişikliğe 90’lı yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Kıbrıs Cumhuriyeti aleyhine dava açan ve literatüre Modinos Davası olarak geçen eşcinsel bir bireyin mücadelesi önemli rol oynadı.
Modinos davası örneğinden yola çıkarak, şimdi de bir Kıbrıslı Türk, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Şubat ayında dava açtı.
Cashman siyasilerle yaptığı görüşmelerde bu davanın sonuçlanmasını beklemeden gerekli yasal düzenlemelerin yapılması çağrısında bulundu.
Çünkü AIHM’de daha önce emsal kabul edilen Modinos davası kararı dururken bu davanın da farklı sonuçlanamayacağı ifade ediliyor.
Cashman yasaların toplumları beklemeden toplumlara liderlik etmesi gerektiğinin özellikle altını çiziyor. Ve bir İngiliz atasözünü hatırlatıyor;
“Hukukun gözü kör olmalıdır”.
Ve bugün AB’de hiçbir bireyin dini ya da cinsiyet kimliği nedeniyle ayrımcılığa uğrayamayacağına işaret ediyor.
Bugün Kuzey Kıbrıs’ta yasaların da desteklediği ayrımcı anlayış karşısında kimliğini saklamak zorunda kalan, yalana dayalı evlilikler yapan, hapse girmemek için kaçak durumuna düşen birçok kişi var.
Bugün Kuzey Kıbrıs’ta gay olduğunu söyleyerek oy toplamak neredeyse imkansız gibi. LGBT hakları ile ilgili çalışmanın da yine oy getirmeyeceği düşüncesi hakim.
Ama Cashman Kıbrıs’ın Kuzey’inden ümitli. Muhafazakar yapıdaki İngiltere’nin yakın geçmişte yaşadığı değişimlerin yavaş da olsa burada da yaşanacağını düşünüyor.
Dileyelim ki, politikacılar sadece “ayıp olmasın” diye öğrenilmiş bir kibarlıkla bu çalışmaları desteklemenin ötesinde, artık adım atabilecek noktaya gelebilirler.
Yoksa muhalefetten iktidara kadar bir ülkede bütün siyasi partilerin bir konuda aynı düşündüğü çok örnek yok.
En azından aynı düşünüldüğü söylenen bu konuda birlikte hareket edilebilir.
Hiç olmazsa yine olumsuz bir AIHM kararı daha beklenmeden…
Yenidüzen Gazetesi, 13 Nisan 2012.
Comments are closed