Çocuklar, adil olmayan dünyamızda, ezilen ve sömürülen kesimlerin başında gelmektedir. Çocuklar, yalnızca korunması gereken nesneler değil, hakları olan öznelerdir. Bu 6/1996 numaralı yasa ile coğrafyamızda iç hukukun parçası olan Birleşmiş Millerler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme tarafından da teyid edilmiştir. Yaşama, refah, güzenlik, sağlık, bedensel bütünlük ve mahremiyet bu haklar arasındadır.
Çocukların cinsel istismarı, yukarıdaki hakları da ihlal eden, bir cinsel şiddet türüdür, bir suçtur ve pedofili değildir. Pedofili bir ruhsal rahatsızlıktır ve bu terim ve tanı yalnızca uzmanlar tarafından kullanılmalıdır. Çocuklara yönelik şiddet vakalarında pedofili kelimesini kullanmak, saldırıda bulunan kişilerin “hastalık”ları olduğunu, uyguladıkları şiddete bahane olarak göstermesine yol açabilir. Cinsel İstismar, yetişkinlerin, kendi cinsel isteklerini tatmin etmek için çocuğu kullanması, çocuk üzerinde güç kullanarak, çocuğu korkutarak, tehdit ederek, kandırarak veya ikna ederek çocukla cinsel yakınlık kurmaya çaba göstermesi ve cinsel haz almasıdır, bu sadece pedofili kişilerle sınırlı değildir ve toplumun her kesiminden bireyler tarafından yapılabilir.
Her cinsiyetten çocuklar, ne yazık ki şiddetin tüm biçimleri ile karşı karşıya kalabilir. İstismara uğrayan çocuklar kız çocukları olduğu gibi erkek çocukları da olabillir. İstismara uğrayanın cinsiyeti, bu şiddeti daha çok veya daha az yapmaz. Özellikle çocuklara karşı cinsel suçlar hemcinsleri tarafından işlendiğinde, söz konusu failin yaptığı fiil yerine cinsel yönelimine odaklanılması çocuk istismarı ile eşcinselliğin doğrudan ilişkilendirilmesine sebebiyet vermektedir ve yanlıştır.
Cinsel saldırıyı gerçekleştirenin sosyo-kültürel düzeyi ya da ekonomoik durumu şiddet uygulamasına bir sebep olmadığı gibi, ne şiddet uygulayanın ne de şiddete maruz kalanın cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliği bu şiddetin gerçekleşmesine sebep gösterilemez.
Biz Kuir Kıbrıs Derneği olarak, çocukların cinsel saldırılara maruz kalışının ve engellenmeyişinin en önemli sebeplerinden bir tanesinin de, eğitim sektöründeki eksiklikler olduğunu düşünüyoruz. Cinsel istismar içeren davranışlar ve içermeyen davranışlar hakkında çocuklara ve ailelere daha fazla farkındalık çalışmaları yürütülmelisinin gerekliliğine vurgu yapmak istiyoruz. Eğitimcilerin de cinsel ve her türlü istismara uğramış ve uğrama potansiyeli olan çocuklara nasıl yardım edebileceği konusunda daha fazla bilgilendirilmeleri gerekmektedir.
Ayrıca, çocukların para kazanmak zorunda hissetmesinin, yoksulluğun ve marjinalleştirmenin de önüne geçilmesi gerektiğini savunuyoruz. Çünkü bu noktada çocuğun para kazanma zorunluluğu hissetmesi onu daha fazla istismara açık bir konuma getirecektir.
Comments are closed